پایگاه اطلاع رسانی آیت الله ابراهیم امینی قدس سره

Kusur aramak

Kusur aramak


İnsalarda kusur aramak da çirkin ve kınanmış amellerden biridir. İnsanlar, başkalarında kusur arayan kimselerden nefret eder ve onlarla düşüp kalkmaktan sakınırlar.

Kurur bulmak kin ve ukdeye sebep olur, arkadaşlıkları bozar ve arkadaşlar arasına düşmanlık düşürür. İnsanlara arkalarında kusur bulunursa buna gıybet denir ve eğer bu iş insanların kendi karşısında yapılırsa buna kusur arama denir. Kutlu İslam dini bu çirkin alışkanlığı büyük günahlardan saymış ve bununla ilgili onlarca hadis nakledilmiştir. Örnek olarak:

Resulullah (s.a.a) bir hutbesinde yüksek bir sesle buyurdu ki: “Ey dilleriyle iman getirip de kalplerine iman girmeyenler! Müslümanların gıybetini etmeyin,

haklarında kötü sözler söylemeyin ve onların kusurlarını araştırmayın. Çünkü; Allah Teala, kardeşinin kusurunu araştırmaya kalkışan kimsenin kusurlarını açar ve insanların karşısında onu rezil eder.”(263)

İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Bir müminin haysiyetini düşürmek için onun hakkında bir şey söyleyen kimseyi Allah Teala kendi dostluğundan çıkararak şeytanın dostluğuna sokar, ama onu şeytan da kabul etmez."(264)

Resul-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle nakledilir: “Her kim müslüman bir kadın veya erkeğin gıybetini eder ve kötülerse, gıybetini ettiği kimse ondan razı olmdıkça Allah Teala kırk gün onun namaz ve orucunu kabul etmez.”(265)

İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki: “Gıybet ve başkalarını kötülemek haram olup eteş odunları yaktığı gibi iyi amelleri yok eder.”(266)

Ne yazık ki, bu büyük günah normal bir iş haline gelmiş ve toplantıların tatlısı olmuştur. Çirkinliğini kaybetmiş ve bir çokları bunu alışkanlık haline getirmişlerdir.

Anne babada, baba da annede ve her ikisi ise komşuda ve akrabalarda kusur aramakta ve haklarında kötü şeyler söylemektedir. Masum çocuklar da bu çirkin alışkanlığı evde anne ve babalarından öğrenir ve zamanla ona alışkanlık kazanırlar.

Akrabalarını ve diğer çocukları kötüler ve onlarda kusur ararlar. Bu alışkanlık öyle kökleşir ki, büyüdüklerinde bunu terketmeleri çok zor gelir.

Bazı cahil anne ve babalar, çocuklarının kusurlarını örtmeleri gerekirken, hatta kendi çocuklarında bile kusur arar, haklarında kötü şeyler söylerler. Çocuklarındaki kusuru bazen şakayla ve bazen de kızarak söyler ve başlarına kakarlar. İnsanların çoğu da kusursuz değildir zaten.

Anne ve baba öfkelendiklerinde ağızlarından şu laflar çıkabilir: Çirkin zenci! Cansız, zayıf! Boyu uzun aklı kısa! Cüce! Burnu büyük! Ağzı büyük! Külüstür dişli! Leylek! Çirkin şaş! Nohut gözlü! Gevşek! Ve...

Anne ve baba çocuklarındaki kusuru görerek kızdıklarında onlardaki kusurları söyleyebilirler. Bu hareket birkaç yönden kötüdür:

1- Çocuklar bu çirkin alışkanlığı anne ve babalarından amelen öğrenir ve kardeşleri, diğer çocuklar ve büyükler hakkında kullanırlar.

2- Anne ve babalarına karşı kin besler ve onlara karşı kötümser olurlar.

3- Çocuktaki kusuru söylemek, özellikle tekrarlamak onun ruhunda etki bırakır ve çocuk kendini noksan ve kusurlu sanan; o kusur küçün ve önemsiz bile olsa yavaş yavaş gözüne çok büyük görünür,

bu konuda aşırı düşünme sonucu asap zaafına ve kendini eksik görmeye tutulabilir. O küçük kusur, kendi varlığını görmezlikten gelip kendini hiç bir makama layık görmeyecek, toplumdan ve önemli toplumsal işlerden kaçacak kadar gözünde önemli görünebilir.

Dolayısıyla, çocuklarının şahsiyet ve kişiliğine ilgi duyan anne ve babanın, gerçekten çocuklarda bir kusur bile olsa hiç bir zaman, hatta şakayla ve öfke halinde bile onu söylemeye ve bu yolla çocuğun ruhuna darbe indirmeye hakkı yoktur.