پایگاه اطلاع رسانی آیت الله ابراهیم امینی قدس سره

Çocuklara Saygı Gösterİn

Çocuklara Saygı Gösterİn


Çocuk da bir insandır ve her insan kendi şahsiyetine ilgi duymaktadır. Kadir-kıymetinin bilinmesini, kişiliğine saygı duyulmasını isret. Büyüklerin kendine saygı göstermelerini kendi kişiliğinin, büyüklüğünün ve kadrinin bilinmesinin belirtisi olarak kabul eder. Çocuklarının kişiliklerine ilgi duyan anne ve babalar sürekli onlara saygı duymalı ve onlara kişilik vermelidirler.

Çocuğa saygı göstermek, çocuğun kişiliğini eğitmenin önemli etkenlerinden birisi sayılmaktadır. Kendisine saygı duyunal, kişilik verilen çocuk şahsiyetli ve kişilikli yetişir ve kendi şahsiyetini korumak için çirkin işlerden sakınır. Kendisine daha fazla ve daha iyi saygı duyulması için iyi işler yaparak şahsiyetini diğerlerinin gözünde daha yüceltmek ve daha bir mükemmelleştirmek ister.


Anne ve babasının saygı duyduğu çocuk onların hareketlerini taklid eder, diğerlerine, anne ve babasına saygı gösterir. Çocuk, kendi şahsiyetine ilgi duyan, hakaret ve küçümsenmeden nefret eden küçük bir insandır. Anne ve baba, çocuğa hakaret eder, onu küçümserlerse onlara karşı kin besler, er-geç onlara karşı isyan ederek intikam alır.

Ne yazık ki, sayıları az olmayan cahil anne ve babalar çocuğa saygı duymanın onu eğitmekle ve kendi babalıklarıyla uyuşmadığını sanmaktalar. Böyle insanlar derler ki: “Çocuğa saygı gösterirsen şımarır ve bize karşı saygısızlık ederler.” Çocuğa saygı ve ilgi göstermemeyi bir nevi terbiye sanırlar ve böylece onların şahsiyetlerini yıkıp şahsiyetsizlik ve alçaklığı onlara aşılarlar.

Oysa bu metod, eğitim adına yapılan büyük hatalarından biridir. Çocuklara saygı, anne ve babayı çocuğun gözünde düşürmeyeceği gibi, aksine, onlarda kişilik ve yücelik ruhunu eğitir.

Çocuk o küçüklüğüne rağmen anne ve babasının onu bir insan bildiklerini, kendisine değer ve kişilik verdiklerini anlar. Dolayısıyla, kişiliğinin saygınlığının korunması için toplumun sevmediği işlerden sakınmaya çalışır.

Ne yazık ki toplumumuz, çocuklara gerektiği kadar saygı duymamakta ve hâlâ onları resmen ailenin bir üyesi olarak tanımamaktadır. Örneğin: Misafirliklerde genelde çocuklar anne ve babaların asalaklarıdırlar; resmen davet edilmezler.

Onların yeri aşağıda ve kapının eşiğindedir. Onlar için özel tabak, çatal, bıçak ayrılmaz. Giriş ve çıkışlarda hiç kimse onlara saygı göstermez. Arabalarda özel sandelyeleri olmaz; ya ayakta durmaları gerekiyor veya anne ve babalarının kucağında oturmak zorundadırlar.

Bir toplulukta konuşma hakları yoktur; konuşsalar bile hiç kimse sözlerine önem vermez. İsimleriyle çağırılırlar. Görüşme ve konuşmalarda onlara karşı saygılı davranılmaz.

Onlara selam verilmez, teşekkür edilmez, Allahısmarladık söylenmez. Hiç kimse onların isteklerine önem vermez ve ev işlerinde görüşleri alınmaz. Hafif ve hor görülen işleri onlar yapmak zorundadır ve ...

İslam dini çocukların kişiliğine önem vererek çocuklara saygı gösterilmesini emrektektedir.

Resulullah -saa- şöyle buyuruyor: “Çocuklarınıza saygı gösterin ve onları iyi terbiye edin ki, Allah sizi affetsin.”(216)

Hz. Ali’den -as- şöyle rivayet edilmektedir: “İnsanların en alçağı başkalarına hakaret edendir.”(217)

Resul-i Ekrem -saa- her zaman ve her yerde çocuklara yumuşak davranır, şefkat gösterirdi. Bir yolculuktan döndüğünde çocuklar o hazreti karşılamaya koşarlardı.

Resulullah -saa- onları okşar, onlara ilgi gösterirdi. Daha sonra onlardan bir kaçını kendi bindiği hayvana bindirir, ashaba da diğerlerini bindirmelerini emreder ve bu halde şehre dönerlerdi.

Çocuklara, hatta süt çocuklarına bile hakaret etmekten sakınırdı. Ümmulfazl der ki: Resul-i Ekrem -saa- henüz süt çocuğu olan Hz. Hüseyin’i benden alarak kucakladı.

Hz. Hüseyin -as- Resulullah’ın -saa- elbisesini ıslattı. Ben kızarak Hüseyn’i Resulullah’tan -saa- aldım. Bu arada Hüseyin ağladı. Bunun üzerine Resulullah -saa- bana şöyle buyurdu: “Ey Ümmulfazl! Biraz yavaş. Bu idrarı su temizler, ama Hüseyin’in kalbinden üzüntüyü ne giderebilir?”(218)

... Mektubunda şöyle yazıyor: Annem-babam bana değer vermiyorlardı. Sadece bana değer vermemekle kalmıyor, hatta çoğu zaman hakaret bile ediyorlardı. Beni işlerine katmıyorlardı, bir iş yapacak olsaydım hemen ona kusur bulurlardı.

Başkalarının, hatta arkadaşlarımın karşısında bana hakaret ediyorlardı. Başkalarının yanında konuşmama müsade etmiyorlardı. Bu yüzden her zaman düşüklük ve alçaklık hissine kapılıyordum. Kendimi değersiz ve fazla bir üye biliyordum. Şimdi, büyüdükten sonra bile halâ o durum devam ediyor. Zor işler ve sorunlar karşısında kendimi güçsüz hissediyorum.

Bir işi yapmaya karar veremiyorum. Kendi kendime diyorum ki: Benim görüşüm doğru değil, dolayısıyla, diğerlerinin bana görüşlerini belirtmeleri gerekir. Kendimi beceriksiz, bir işe yaramaz biliyorum.

Kendime güvenemiyorum, işleri yapmaya gücüm yetmiyor. Hatta arkadaşlarım arasında bile konuşmaya cüret edemiyorum ve bir şey konuşacak olsam da sonra pişman oluyorum, bir kaç saat sözlerimin doğru olup olmadığını, yerinde olup olmadığını düşünüyorum. Ben bu hususta anne-babamı sorumlu biliyorum. Evet; benim şahsiyetimi böyle düşüren onlardır.